14 Temmuz 2014 Pazartesi

2 HAFTANIN ARDINDAN


   Geldik, yerleştik, iyileştik derken 2 haftayı geride bırakmışız bile. Buraya alışmak kolay. Hayatı zorlaştıran neredeyse hiçbirşey yok ve insan buranın havasını solumaya hemen alışıyor. 
   
 Yeni evimiz biraz bize büyük olsa da Arya Nil için çok keyifli bir koşuşturma alanı :) Mutfak tam hayal ettiğimiz büyüklükte. Zaten Amerika'da herşey large ya da x-large boyutlarda :) Yollar geniş. asansörler büyük, arabalar kocaman, insanlar iri, menüler tabaklar dolusu... Ev de her açıdan geniş kullanım alanlı.Umarım bizim de bu kadar şirin ve kullanışlı bir evimiz olur ileride...
     Burası için en korktuğum şey Arya Nil'e ne yediririm idi. Meğer içimin en rahat olması gereken konu buymuş. Kelimenin tam anlamıyla herşey var ve çok taze. Zaten Vedat Milor de burada gurmeliğe başlamıştı sanırım :) Amerikan mutfağı diye birşey var mı bilemiyorum ama mutfak için herşey var :) Yanımızda peynir getirmiştik kahvaltı problemimiz en azından ilk haftalar olmasın diye, sadece peynirleri hakkında birşey söyleyemeyeceğim o yüzden. Mısırlardan neredeyse süt fışkırıyor, hiç bu kadar lezzetli mısır yememiştim. Buradakiler de organiğe takmış durumdalar. Herşeyin ayrıca organik versiyonu var; süt, yumurta, margarin, bisküvi... Pazarı çok keyifli. Alışveriş yaparken (ki genelde tadımlık bir tabak var muhakkak her meyvenin önünde) çello, gitar sesleri havada uçuşuyor canlı canlı... 



Burada heryerde park bahçe dolu. Arya şu anda her iki dili de konuşamıyor ama bir şekilde anlaşıyor herkesle sıpa. Bu bey de ilk arkadaşı. Bence ilk aşkı da ;)

Park bahçelerle ile ilgili ayrı bir yazı yazarım herhalde. Bu postta çok dağılmadan bitireyim :)
Ne de olsa daha bloggerlıkda acemiyim..
Daha keyifli okumalara vesile olmak dileğiyle, manolya kokulu Berkeley'den sevgiler...