7 Temmuz 2014 Pazartesi

AMERİKA'YA HOŞGELDİK   (el-ağız-ayak hastalığı ile)
                                                   
                                                                             En uzun 29 Haziran


          29 Haziran itibariyle Berkeley'de yeni hayatımıza başladık. Bu yolculuk için kendimi haftalar öncesinden hazırlamıştım, her saat her dakika kafamda planlıydı neredeyse. Uçağa neler alacağım, ilk uçuşta Arya'yı neyle oyalayacağım 2.uçuşta ne yemeli, üşürse terlerse kıyafetleri vs... Hele son hafta Arya hastalanmasın diye özel menüler hazırladım, bol meyveli bol vitaminli.

 Ama hayat öyle sürprizli ki biz 28 Haziran gecesini acilde geçirdik! Arya'nın ateşi 39,5 civarındaydı uçuştan sadece 4-5 saat önce. Annem de yanımızdaydı ama sanırım hayatımda hiç bu kadar panik olmamıştım. Korku, endişe, heyecan.... Hepsi bir arada, boğazımda. Ilık duş, soğuk pres, ateşi 38 'e indirmeyi başardık. Gündüz başlayan ateş gece de çok düşmediği için ve teşhis koymaya da zamanımız olmadığı için doktorumuz antibiyotiğe başlamamızı söyledi. Antibiyotik! Benim için yasak kelime, aspirin bile içmeyen ben için antibiyotik ne can sıkıcı bir çözüm.

     Gece yarısı ateş gene 40'lara yaklaşınca soluğu acilde aldık. Ne Dolven, ne fitil ne antibiyotik çare olmayınca acildeki doktordan medet umduk. Boğazda tahriş gördü, tahlil sonuçları yetişemeyeceği için de doktorumuzun doğru olanı yaptığını tedaviye antibiyotikle devam etmemiz gerektiğini söyledi. Amerika uçuşuna kadar durumun hafifleyeceğini, panik olmamızı gerektiren bir durum olmadığını söyledi. Biraz iyi geldi tabii bu duyduklarımız.

      Sıfır uykuyla Münih uçuşundaydık. Ateş 38. Benim rengim beyaz. Babamız biraz daha soğukkanlı neyse ki. Ben ki en çok soğukkanlı yönümle barışığımdır ama Arya Nil sözkonusu olunca dünyanın en panik insanı oluveriyorum.
Münih uçuşu boyunca Arya Nil uyudu. İlaç saatlerinde çığlık çığlığa uçağı birbirine kattık.
 Arya Nil şu aralar masajla uyumayı çok seviyor. Ayaklarına omuzlarına masaj yapılsın bayılıyor. Ben de onu rahatlatmak için bacaklarına masaj yaparken ufak kızarıklıklar gördüm. Ateş sebepli isilikler diye düşündüm. Amerika'ya inişimizde kızarıklıklar kollarına kadar yayılmıştı. Antibiyotikten olduğunu düşündük ve antibiyotiği kestik.
Amerika uçuşunda ateşimiz çok yükselmediği ve 5 saat kadar da uyuduğumuz için biraz dinlenebildik. Açıkçası uçuş düşündüğümüz kadar zor geçmedi. Arya hasta olmasına rağmen kitaplarla krakerlerle oyalandı.

      San Francisco Havaalanında arkadaşlarımız karşıladı bizi neyse ki. Kalacağımız eve kadar getirdiler sağolsunlar. Benim gözüm, aklım Arya'nın kırmızı pütürlerinde.

Ev sahiplerimiz dünya tatlısı 2 insan, bize akşam yemeği bile hazırlamışlar. Bir iki lokma yedim sanırım. Bende endişe hala tavan. Lekeler arttı ve küçük sulu kabarcıklar halini aldı. Ayaklarda ise gittikçe yoğunlaştı. Yeni güne uyanır uyanmaz fotoğraflayarak doktorumuza yolladık.  Antibiyotik sonuç verdi devam etsek iyi olur dedi. Ama biz vermedik, gerek de yokmuş zaten.

      Yola çıkmadan bir hafta önce arkadaşlarla veda yemeğine gitmiştik ve üç minigi mekandaki oyun alanında oynatmıştık. Öğrendik ki hepimizin çocuklar aynı belirtilerle hasta!

      Meğer El-ayak-ağız hastalığıymış bizi bu hallere düşüren. Ağız içinde Aft,  bademcikte kızarıklık, iştahsızlık.. Viral bir enfeksiyon olduğu için hastalığın tedavisinde antibiyotiğin yeri yok. Özel bir tedavisi olmadığı gibi ilacı ve aşısı da yok. Kaşıntıyı azaltması için spreyler ve çeşitli losyonlar verilebiliyor. Hastalık bir hafta 10 gün içinde kendiliğinden geçerken, el ve ayaklarda sıvı dolu kırmızı kabarcıklar kuruyarak yerini lekeye bırakabiliyor, o da zamanla kayboluyor.

        Şu anda tam bir hafta geçti üzerinden. Hiçbir ilaç kullanmadık.  Yaralar kabuk bağladı. İştahımızda problem yok. Ben de yavaş yavaş toparlıyorum ;)


2 yorum:

bircanın renkli dünyası dedi ki...

bu yazıya ılk yorum bende n olsun gecmıseler olsun evrım ablaıcımm ya :(
cok uzucu bır durum ama saglıkk herseyden onemlı .
hep yaz sıksık yaz merakta bırakma bızı :)

Canan dedi ki...

Geçmiş olsun Evrimcim. Arya Nil'e acil şifalar diliyorum. Diliyorum ki bir daha yaşamazsınız. Yazdıklarını endişeyle okudum, neyse ki yazının sonu iyiydi. Evet, annelik böyle bişey işte. Öpüyorum prensesi ve tatlı annesini :)